29 Temmuz 2011 Cuma

Küçük Langa

Uzun bi yokuştan şağı inerdik. Anneannemin evine ulaşmak için ana caddde oturuyordu. Çok işlek bi caddeydi. Eskiden buralarda oturmak çok forsluymuş şimdi ise çok fos. Küçüktüm anlamıyordum arka sokağında sinema bile vardı. Ne güzel diyordum. 2 film birden sinemasıymış güzel sinema genede. Evi küçücüktü o ufak tefek pamuk anneannemin evi. Ondaki yemekler bütün ailemin hatta arkadaşlarımın yani tadmaya vakıf olanların hala damağındaydı. Semt eskisi kadar güvenli değildi. Ama manzarası güven veriridi kuşatılmış kum gemilerine bakardı . Boğaz manzarılı değildi. Deniz manzaralıydı. Ben taksileri sayardım caddeden geçen. Artık nefret ettiğim çoğu zaman küfür ettiğim o sarı taksiler bitmezdi geçmeleri. Yakınlarda samatya hastanesi vardı. Diğer tarafta laleliydi. O kadar karışık ki duygularım ne hatıralarım net ne de hatırlatanlarım. Bazen en yakınımızdaki insanların size neler kattığının hiç farkında değilsiniz değilim. Şu satırları yazmamda hiç mi  emeği yok acaba çöpçülerin. Her nefes gibi yaşanılan her an şekillendiriyor gelecekleri. Geçmişinizi çoktan oluşturdu bile size sizi katanlar. Derken sene oldu 2011 anneannem gözlerini yumdu hayata. İki ay mücadeleden sonra hastanede yenik düştü ondan daha güçsüz olan hayata. Ondaki hayat sevgisi çoğumuzda yok diyorum. Onun gibi yaşama sevinci olan yüzbin kişi yanyana gelse. Zaman akmayı onlarla daha fazla beraber olmak için mazallah günü 34 saat yapar onlardaki yaşama sevinci. Çekilmez istanbul be otuz dört saat. Gitti anneannem hala farkında değilim aslında O mu gitti ben mi burdayım hala. Burhaniye Örenden yolculadık onu ebediyete cennete kim ne sevilir oralarda da pamuk anneanne. Mekanın cennet olsun Allah  senden razı olsun ANANE.