26 Kasım 2012 Pazartesi

Ali Ç. Bir 'agu babacığım agu' hikayesi başlangıcı



    Her sabah uyandığımda nerde olduğumu düşünüyorum önce, daha doğrusu rüyadan ayrılıp ayrılmadığı mı? Birkaç saniye içindeki bu döngü ömrümde sanki baya yer kaplıyormuş gibi. Gördüğün simgeler gözünün önünden geçen; film karelerine yapışan, hareketsizce duran büyük dallar gibi; sokağındaki ağaçlar gibi.  Zaten ben ağacı sevmiyorum onun uyandırdığı bi anlık hissi seviyorum. Yürürken sana huzur verir ya, saçma sapan bi caddeden geçerken ya da hep aynı yerde olduğunu bildiğin o tanıdık ağacın bi anlık görüntüsü var ya, işte o his.
      Ömür denilen şey de su gibi; ya içerken yanmışım diye içtiğin, ya da oh bee bu suyun tadı da bi başkaymış dediğin. Ben suya aşığım bardağa değil ki. Su eşittir hayat. Hayat karşısında durabildiğin heybetli bi ağaç gibi. Ağaç bir fidan diktiğin. Yeşerttiğin bir gülüş. Belki de bir çınar. Ali gibi hem özgür, hem de ünal.




                                                                                                                                30.05.12 izmir