uçurtma günlerinden
sancılar delip geçer
bir bakkal unutur beni
sen tabi ben bir tanen
yankılar dizelerimde
romatizma dizlerimde
saçmalar günüm gecem
dını dını dını dını dını
bir üşütük bir haller beni
sen tabi ki ben bir tanen
Her gece mecbur sabaha
uçurtma günlerinden
sancılar delip geçer
bir bakkal unutur beni
sen tabi ben bir tanen
yankılar dizelerimde
romatizma dizlerimde
saçmalar günüm gecem
dını dını dını dını dını
bir üşütük bir haller beni
sen tabi ki ben bir tanen
Ben doğru bildiklerimden şaşmak istemem emma
hayat öyle bir rüzgar ki, ne meltem ne poyraz ne sağanak
bir fırtına çıkar
yanlışlar kaya, doğrular yosun gibi
girdaplara yakalanmış kayık misali ne kürek fayda ne yelken.
ilahi el ister ya da bir tutam güneş bazen gönül, ruh her neyse adı işte içerden yanmanı sağlayan.
Anka değilim ki her gün küllerimden doğayım.
uçurtma değilim ki süzüleyim ipsiz bucaksız
Basit bir serçe bazen de gönül de kırlangıç olsam.
Sabahları sunan tatlı bi adam vardı. Aydın yüzü, bilgisi, bilgeliği hayatı ti ye alan sesi, kimseye eyvallahı olmayan tarzı ile çok sevdirmişti kendini.
O zamanlar bile serbest piyasa ekonomisi kadar özgür zamanlarmış farkında değildik hiç. Ne dolar azgındı ne insanlar ne de insanların tüketim açlığı. Hep kötü sandığımız o zamanlar aslında hiç de kötü olamayan zamanlar hatta baya zenginlik dolu imiş. Neyse enflasyon geyiklerinin hiç önemi olmadığı yarına bilmediğimiz piyasa koşulları ile uykuya dalacağız birazdan. Sabah yeni türkiye yine türkiye ilelebet sosis siyaseti ile.
Ne metin ucalar gelip gidecek bilmeyeceğiz bile platform fışkıran ekranlarımızdan. Kimisi daha iyi sanacağız kimini hiç tanımayacağız. Onun öyle bi derdi de yoktu. Sevmişti kendini de bizi de ülkemizin ezilenini
ayrıldı gitti beyaz atına binip iyilerin olduğu öbür uca
✋
Yine bana hasret var kayahan
Kim bilir neler var aklında uçuşan
Keşke tül olaydı uçuşan
Aynalar var kırık sanırım uçuşurken acıtan
Bi haber oldum kendimden, ne düşüneceğimi bilemeden. Bilsem de nolacak ya hani
Kırlangıç misali uçup gitmek isterim diyarlara herkesten uzak ama senin yanında
Yabancı gibi ama nefes hizasında
Yazı yazmak güzel de yaz kafası
Yazı, yazabilseydik keşke bi uçtan diğer uca
bir sürü kahkahalarla
Zeusu emziren keci gibi hikayesi absürt ötesi olsa da..
Dişe dokunur yemekler vardır. Lezzetli kahvaltılar vardır ama tadından değil yediklerinin kalitesinden tazeliğinden de değil. Çay gibi sıcak olan, sofranın başındakilerin ürettiği memleket tadı veren zeytin gibi sohbettendir. Fonda çalan bozacada gibi güzel müziktendir. Pencerenin manzarasından değil, vadiye bakıp hayal kurulabilen bir çift göz yapar kahvaltının lezzetini. Gel gör ki her kahvaltının bir sonu var.
Hiçbir şey olmayacak sen gene hezeyanlarınla kalacaksın aklının odalarında, bende benim sığımtrak düşlerimle. Bir gün mutluluk için hep mutsuzlukla mücadele edeceksin. Ne istediğini bilemeden yaşaman gerekecek. Sana değil sözlerim kendime. Uzun zaman önce vazgeçti aslında. Küçük mutluluklar diye bişey yokmuş hep yalnızlık sonu temmuz günlerinin. Kalabalıklar içinde yalnız olunca daha da zavallı belkide. Yok isteme beni istesende olmaz bizden. Sen acılarını al bende yalnızlıklarımı, ne bahar olur ne baharat bizden.
tutmaz adı vermez eski tadı
Normal olmayan zaman selinin içinden geçerken tutunacak bir dal arayan sürüklenen bi buzdolabı gibi savrulurken çamurlu suyun içinde. Çarpıyorum köşelere bazen de bir duvarın yanına takılıyorum ama duramıyorum, tutunamıyorum sel suları öyle bir geliyor, geliyor. Zamanın içinde saniyelerle ölçülüyor günler. Günler günleri kovalarken geçmeyecek saatler saniyelere dönüştüğünü hissettiğinde anla ki bir şeyler kayıp gidiyor elinden. Unutma ellerin boş değil elde olana sıkı sarılmalı. Zamana karşı koymalı yaptıklarınla. Hadi olm tut şurdaki uzun ipi ipten çek kendini denize ulaşacaksan sen istediğin zaman git denize. Sel zamanı olmasın yeter depremler afetler hayatımızda. Beterinden saklasın hayatlarımızı bu kayıp giden zamanlar.
Zaman sana saygım çok büyük.
Al verme çok hızlı,
eğlen ama dalga geçme.
Sev ama gitme.
Sür ama savurma